Merhaba. Konuşmada vurgu üzerine etraflıca konuştuk aslında. Ama bir de metnin üzerinde birkaç ayrıntısına girmek istedim izninizle. Çok sevdiğim bir şiir var. Ataol Behramoğlu'nun 1977'de çıkmış Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var. Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var. Yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi. Bakın hemen anlamı güçlendirmek için "yoğunluğuna"ya vurgu yaptım. Anlamı güçlendirmek için yoğunluğuna sözcüğüne vurgu yaptım. Yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi. Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten, Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği. İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne, denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa. Yaşamak yeryüzünde onunla karışmaktır. Kopmaz kökler salmaktır oraya. Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını. Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin. Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara, bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin. Bakın hem duygusuna paralel olarak vurguyu coşkuyla, tutkuyla yapıyorum. Konuşmamın temposunu artırıyorum, sımsıkı kucaklayacaksın tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin, sonra değiştiriyorum. Her ne kadar "sımsıcak kumlara" yapmayı sevmesem de seviyormuş gibi yapıp ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara, bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin diyip güzel bir şekilde devam ediyorum. İnsan, bakın güzel, insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine. Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına. İnsan balıklama dalmalı içine hayatın. Bakın burada balıklama dalmalı deyince bir coşku istiyor. İnsan balıklama dalmalı içine hayatın. Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına. Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar. Daha doğallaştım, daha sakinleştim. Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın. Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu. Fakat ne kadar sevinç varsa, yaşamak özlemiyle dolmalısın. Ve değişti. Keder geldi. Bakın, yaşamak özlemiyle güzel değişmemelisin, uzak ülkeler, gitmelisin ve kederi de yaşamalısın. Namusluca, bütün benliğinle. Çünkü acılar da sevinçler gibi olgunlaştırır insanı. Yine hareketleniyor. Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına. Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı. Yine bir coşku, finale doğru geliyorum. Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var. Yaşadın mı büyük yaşayacaksın. Irmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına. Çünkü ömür dediğimiz şey hayata sunulmuş bir armağandır. Ve hayat sunulmuş bir armağandır insana. Her ne kadar duyguya, biraz tonlamaya da girsem, vurgular önemli. Vurguyu duygula desteklemek çok önemli. Durakla desteklemek, tempoyla desteklemek çok önemli. Coşkuya kapıldığımda, tutkuyla söylemem gereken yerlerde, neşeyle söylemem gereken yerlerde farkındaysanız tempoyu artırıyorum. Ve sesimi biraz daha yukarı tonlara çıkarıyorum notada sanki. Daha ince tonlara giriyorum ritmimi artırırken. Ama hüzünleniyorum, keder geldiği zaman, ömür dediğimiz zaman, acılar geldiği zaman, bakın hem söylerken ritmini ona göre ayarlıyorum, hem duygumu onu besleyecek şekilde süslüyorum. Durakları ona göre koyuyorum ve her şeyin öncesinde konuşur gibi anlatır gibi olmasına özellikle dikkat ediyorum. Görüşmek üzere.